Ekip içindeki problemi geciktirmeden çözmek
İletişim problemlerine mantıkla değil, duygusal zeka ile problemlere yaklaşmanın yolları
Ofiste çalıştığımız kadim zamanlardan birinde ekibimden birisi sabah ofise geldi, çantasını bıraktı ve daha montunu çıkartmadan yanıma gelip, “5 dakika konuşabilir miyiz?” diye kulağıma fısıldadı. Bir startup’ta yönetici olarak çalışıyorsanız sabah 9’da ilk iş sizinle konuşmak isteyen bir çalışanınızın hayırlı bir şey söylemeyeceğini az çok tahmin edebilirsiniz. Bilgisayarımın ekranını kapattım, #veri-güvenligi, ayağa kalkıp toplantı odasına doğru yöneldim.
İçeri girdik ve karşıma oturdu:“Benim Dan ile problemim var”. Bunun bir istifa görüşmesi olmadığını anladığım için biraz rahatlamıştım, ancak Dan genel itibariyle probleminizin olabileceği birisiydi. Benim de kendisiyle zaten problemim vardı. Dolayısıyla şaşırmadım. “Bu kadar üstün körü iş yapıp, hiç test etmeden PR açması artık yeter.” Kurduğu cümlede kullandığı “yeter” kelimesinden de anlayabileceğiniz üzere Dan bunu ilk defa yapmıyordu. Hatta bu da ilk defa duyduğum bir şey değildi. Ancak bunu çözmekte geç kalmıştım ve işler bu noktaya gelmişti ve ekipteki en tecrübeli yazılımcılardan birisi sinir krizi geçirecek noktaya gelmişti.
İşte bugün böyle durumlarda bir çok yöneticinin, ben de dahil olmak üzere, yaptığı bir kaç hatadan bahsetmek istiyorum. Aşağıda vereceğim örneklerin hepsi yaşanmış olaylara ve gözlemlerime dayalı, ancak örnekleri genişletmek de mümkün.
İletişim problemlerine bir yazılım problemi gibi yaklaşmak
Unutmamanız gereken en önemli şey, karşınızdaki insanlar robot değiller. Herkesin hayatında yaşadığı sorunlar, inişler ve çıkışlar var. Sonuçta özel hayatınızdaki yaşanan sorunları adeta bir ceket gibi işe gelince asıp, çıkarken giyinip gidemiyorsunuz.
Bu yüzden karşınızdaki sorun, bu güne kadar başınıza gelmemiş kadar karmaşık ve belirsizliklerle dolu. Bunu aşmanın yolu da karşınızdakiyle empati kurarak, kendinizi onun yerine koyarak anlamaya çalışmak.
Ancak bunu yaparken kaçınmanız gereken tuzak da bu empatinin içinde kaybolup kişisel önyargılarınızla iş yerinde çözmeye çalıştığınız asıl problemi unutmak.
Problemin çözümünü ertelemek
Bazense yöneticiler bir sorunla karşılaşınca yokmuş gibi davranabilirler ya da harekete geçmekte zorlanabilirler. Bu tamamen insani bir durum olmasına karşın neden hareket geçmediğinizin farkında değilseniz beklediğiniz her gün sorunun etkisi daha da artacaktır.
Hareket geçemiyor olmanızın sebebi;
Mükemmeliyetçilik; sorunu kusursuz çözemezsem hiç başlamayayım.
Kendine güven eksikliği; bu benim iyi olduğum bir alan değil.
Riskten kaçınma; bu sorunu çözmeye çalışırken başka şeyleri bozmayayım.
Bireysel ilişkilerle profesyonel ilişkileri karıştırma; benim o kişiyle aram çok iyi, şimdi onu bozmak istemiyorum.
Zaman yönetimi; bir sürü işim var, buna ayıracak zamanım yok.
gibi ve bir çok daha fazla sebep olabilir. Ancak unutmayın, yöneticilik ya da liderlik yapıyorsanız ya da ekip içerisinde etkili bir konumdaysanız, o zaman bunu çözmek ve doğru ortamı yaratmak sizin sorumluluğunuzda.
İşin ciddiyetini küçümseme
Yöneticiler, çalışanların sorunlarını küçümsemek veya önemsememek gibi bir hataya da düşebilirler. Özellikle daha küçük sorunlar gibi görünen konuları hafife almak, ekibin motivasyonunu düşürebilir ve iletişim sorunlarının daha da derinleşmesine yol açabilir. Yukarıdaki grafikteki gibi, belki de çok küçük sayılabilecek sorunlar zaman içerisinde büyüyüp devasa noktalara ve krizlere dönüşebilir.
Taraflı davranmak
Bir yönetici olarak, her iki tarafın perspektifini anlamak ve objektif bir şekilde değerlendirme yapmak önemlidir. Taraflı davranmak veya kişisel düşünceleri ön plana çıkarmak, sorunun çözülmesini engelleyebilir ve daha fazla çatışma yaratır. Yöneticilerin adil, tarafsız ve açık bir şekilde davranmaları gerekmektedir. Bu durumda ara bulucu olabilecek bir rol üstlenmek yerine “Fatma bunu yapmaz” ya da “Ahmet geçen başka bir konuda da bunu yapmıştı” gibi ön yargılarla konuya yaklaşmak yapılabilecek en büyük hatadır.
Bunun bir örneğini “The Halo Effect” kitabında Phil Rosenzweig vermektedir. Birisi yazılım geliştirme konusunda yetkin diye, sistem tasarımı ya da performans optimizasyonu konusunda iyi olacak diye bir kaide yok. Her iş ve her sorun kendi içindeki dinamiklerle değerlendirilmelidir.
Bir sürü sorundan bahsettim ve ufak tefek öneriler yazdım. Gelin şimdi bunu daha geniş bir çerçeve kısaca özetleyelim.
Duygusal Zeka (EQ) ve Empati
Az önce insanların ilişkilerinin karmaşıklığından ve bunun bir yazılım probleminden çok daha bilinmezlik içerdiğinden bahsettim. İnsanlar olarak duygularımız bir çok anlamda bizim davranışlarımızı belirleyen ya da bize yol gösteren psikolojik hallerdir. Bu, kişilerin yaşamları, çoğunlukla çocukları ve nasıl yetiştirildiklerine bağlı olduğu gibi genetik ve bedensel, hormonal bir çok şeye bağlıdır.
Bu durumun karmaşıklığı ile birlikte iki kişinin arasındaki çatışmaya baktığınızda siz bu hisleri yaşamadığınız için sorunun asıl sebebini anlamakta güçlük çekmeniz çok normaldir. Hatta çoğu zaman mantık çerçevesinde anlamanız ihtimal dahilinde bile olmaz! İşte bu gibi problemleri çözebilmek için mantıksal zekaya (IQ) değil, duygusal zekaya (EQ) ihtiyaç duyarsınız.
Bir çok anlamda karşınızda ihtiyaçları karşılanmamış bir çocuk olduğunu düşündüğünüzde bir çok şey kolaylaşabilir. Nasıl mı? İşte şöyle;
Meraklı olun ve sorular sorun: Durumun içindeki farklı bakış açılarını keşfetmek için merakınızı kullanın ve yargılamadan, merakla sorular sorun. Amacınız karşınızdaki bulmacayı çözmeden önce anlamak.
Duygularınızı yönetin ve tarafsız kalın: Zorlu durumlarda duygularınızı kontrol altına alın ve tarafsız bir perspektifle olayları değerlendirin. Unutmayın herkesin önyargıları vardır. Karar verirken süzgeçten geçirmeyi unutmayın.
Diğerlerinin gerçeklerini dile getirmeleri için güvenli bir ortam sağlayın: Taraflara samimi bir ortam yaratın, böylece düşüncelerini rahatça ifade edebilecekleri ve farklı perspektiflerin paylaşılabileceği bir ortam oluşturun. Herkesi eşit miktarda birbirine yaklaştırın ve farklı perspektifleri görmelerine yardımcı olun.
Tepki vermeden tetiklendiğinizi fark edin: Kendinizi tetiklenmiş hissettiğiniz durumları fark edin ve bu tepkilere anında reaksiyon vermek yerine daha sakin bir şekilde yanıt verebilmek için bir adım geri çekilin. Gerekiyorsa ara verin ve yeniden deneyin.
Ekibinizin başarılı olabilmesi, sizin bu zor konuşmaları, çatışmaları ve benzeri sorunları nasıl karşıladığınızla çok orantılı olacaktır. Kimi zaman çok zor bir geribildirim vererek, ekibinizi saatlerce fazla mesaiden kurtarabilirsiniz ya da ekibin ağırlıklarından kurtulmak istediğinizde bu konuşmayı doğru zeminde yapabilirsiniz.
Ayrıca unutmadan, yeni eğitimden haberiniz var mı? 👇