Firmada görünür olmak ve itibar kazanmak
Firmanızda sesinizi duyurmak ve etkinizi arttırmak için ipuçları
Son zamanlarda SuperPeer üzerinden ya da eğitimlerde karşılaştığım bir çok yazılımcı ya da teknik liderin şikayetlerinden birisi görünür olamamak. Çoğunlukla aynı kişiler çok fazla etki yarattıklarını ancak bu etkilerin başkalarının çıkan daha yüksek sesinden dolayı görünmediğinden şikayetçiler. Özellikle firma içerisinde her tartışmada öne çıkan belli başlı kişiler olduğundan, bu yüzden fırsatları yakalayamadıklarından dert yanıyorlar.
Benim görüşüme göre firma içerisinden öne çıkmanın iki çeşitli yöntemi olduğunu düşünüyorum, bunlardan birisi marka yaratarak bir diğeri ise prestij kazanarak. Şimdi izin verirseniz bu iki tanımı biraz daha açmak istiyorum;
Kişisel Marka Yaratmak
Aynı firmaların yaptığı gibi marka yaratmak, çoğunlukla bir pazarlama aktivitesidir. Firmalar marka yaratırken ilk başta rakiplerini, pazarı, kendilerinin güçlü oldukları doğru alanı hedefleyen sloganı belirler ve daha sonra o alanda görünür olmaya çalışırlar. Bunu çalışanlara uyarladığınızda da bu neredeyse birebir uyarlanabilir. Firmalarında kişisel markalarını yaratan kişiler de öncelikle kime hitap etmeleri gerektiğini tahlil eder, o kişilerin önünde olabildiğince görünür olmaya ve hedef kitlelerinin duymak istedikleri mesajı sürekli tekrar etmeye çalışırlar. Bunu yaparken de kendi zayıf yönlerini değil, güçlü yönlerini öne çıkartmaya dikkat ederler.
Bu kişiler bazen geçmişte yaptıkları iyi şeylerin arkasına sığınır ve sürekli bunu hatırlatırlar ve “hare etkisi” yaratırlar (Halo Effect), bazense karar verici ya da çoğunluğa uyarak onların duymak isteyecekleri şeyleri söylemeye dikkat ederler. Bu yüzden de etkileri çok hızlı ve neredeyse aynı hafta içinde bile görebilirler.
Bu etkiyi yakalayıp firma içerisinde görünür olmak çok zor değildir, ancak bu yoldan gitmenin en büyük bir riski vardır. Bu kişiler eğer bu yarattıkları beklentinin altını dolduramazlarsa günün sonunda güzel görünen markalarının aslında bir aldatmaca olduğunu sonuna kadar saklayamazlar.
Prestij Yaratmak
Marka yaratmaktan daha zor olan yollardan birisi prestij sahibi olmaktır. Prestij, aynı zamanda saygınlıktır. Bunu kazanmak için kişinin yaptığı işlerle ön planda olmasını sağlamaktır. O kişi çoğu zaman ortamda olmasa bile yaptığı işlerin etkileri onun yerine kendisini anlatır. Ancak prestij kazanmak uzun bir yoldur ve bunu sağlamanın tek etkisi kişilerin ürettikleri fikir ve işlerde kaliteyi korumalarını gerektirir. Ancak etkileri de uzun vadeli ve daha güçlüdür.
Kişi yarattığı prestiji sadece etrafından aldığı geribildirimlerle ölçebilir, hatta bazen bunu o anda ölçemezler bile. Yaptıklarının etkisini ancak bir kaç ay sonra görebilirler. Bu yüzden de bu süre zarfında “çok çalışıyorum ama etkim görülmüyor” gibi düşünüyor olabilirler. Az önceki marka yaratanlar örneğinden farklı olarak etkileri görmeleri zaman aldığı için bu kişiler eğer dikkatsiz yöneticilerle çalışırlarsa takdir görmek için projenin sonunu görmeyi beklemeleri gerekir.
Size görünürlük spektrumunun iki farklı ucundan bahsettim. Bana sorarsanız her iki uca yakın olmak da zor ve işe yaramaz. Ancak bunun ortasını nasıl bulabiliriz? Yani hem prestij sahibi olup hem de şirket içerisinde nasıl marka yaratabiliriz? Gelin tartışalım.
Beraber çalıştığım bir çok yazılımcı, görünür olmanın “ayıp” olduğundan, görünür oldukça bunun diğerleri tarafından “böbürlenme” olarak algılanacağından korkuyorlar. Bazense başkalarının ayaklarına basmaktan ya da başkasının yetki alanına saygısızlık yapmaktan da çekiniyorlar. Bu kadar çok kaygı ve korku ister istemez o kişiler donup kalıyorlar ve harekete geçemiyorlar.
Bu yüzden ilk başta bu soruna değinmek istiyorum. İşin en başında kendiniz olmak geliyor. İster istemez üzerimize yüklenen toplumsal ya da ailevi baskılar bizim bu düşünme tarzımızda ciddi rol oynuyorlar. Bu yüzden de iş hayatımızda farkında olmadan önceliklerimizi karıştırıyoruz. Çalışıyor olmamızın sebebi olan para kazanmak, hatta belki de daha fazla kazanç sağlayıp kendimize ya da ailemize daha iyi bir gelecek hazırlamak bu duygular ve kodlanmış düşünceler yüzünden ikinci plana atılıyor. Halbuki çalıştığınız firmalarda görünür olmak sizin kişisel gelişiminize ve kariyerinize direkt eder. Bir çok aklınıza gelemeyecek fırsatı yakalamanıza olanak tanır.
Ekibinizdekiler sizin “sesinizi” biliyor mu?
Özellikle toplantılar görünürlüğü arttırmanın önemli bir yoludur. Toplantıların görünür amacı bazen bir karara varmak olsa da kişiler için bir diğer fırsat da ekiptekilerin birbirinin düşüncelerini, görüşlerini ve belli konulara bakış açılarını başka bir değişle “seslerini” tanımalarına fırsat sağlamasıdır. Bu yüzden toplantılarda konuşmayıp, sadece gerektiğinde fikir beyan etmeniz ekiptekilerin sizin sesinizi tanımamasına ve dolayısıyla etki yaratmamanıza sebep olacaktır. Bir konuyu ne kadar iyi biliyorsanız bilin, eğer sesinizi duyurmazsanız bu bilgi sadece size kalacaktır.
Toplantılar ayrıca sorun yaratmak için de harika bir ortamdır. Bazen etrafınızdakilerden farklı düşünüyor olmanız sizi korkutabilir, ancak sizin diğer herkesten çok daha farklı bir bakış açınız, yaşam ve iş tecrübeniz var. Bu konuyu daha önceden tartıştığım için tekrar detayına inmiyorum.
İnanılırlığınızı arttırın
Prestijinizi arttırmak ve toplantılarda fikirlerinizin daha kolay kabul edilebilmesi için inanılırlığınızın yüksek olması gerekir. İnanılırlığınız, sizin birebir ilişkilerle ya da şirket içerisinde yarattığınız itibarla doğrudan ilişkisi vardır. Eğer benim gibi toplu konuşmalarda insanları ikna etmekte zorlanıyorsanız, daha güvenli bir yol olan birebir görüşmeleri tercih edebilirsiniz.
Bunun için şirket içerisinde sizinle aynı seviyede çalışan takım arkadaşlarınız, yöneticileriniz, bazen de yöneticinizin yöneticisi ya da hatta çalışma arkadaşlarınızın yöneticileriyle kuracağınız ilişkiler, o görüşmelerde yaratacağınız itibar kazançları size yardımcı olacaktır. Burada gösterdiğiniz iş disiplini, sadece çalıştığınız projeler değil bütünü gördüğünüzü ispat edecek konuşmalar bazense gerçekleşmesi olası riskler hakkında yapacağınız tartışmaların etkisi yüksek olacaktır. Ancak unutmayın, bu gibi konuşmalar iki ucu sivri bir bıçak gibidir. Eğer bu konuşmaları bir şekilde dedikodu, başkalarını kötülemek vs. gibi noktalara götürürseniz bu durumda itibarınızı da zedelerseniz. Ancak bu demek değil ki çalışanlar hakkında yapıcı geribildirimleri gerekli kişilere iletmemelisiniz. Örneğin yapıcı bir geribildirimi önce takım arkadaşınıza verip, sonra EĞER o kişi bunu çözemiyorsa yöneticisiyle bunu paylaşmak da sizin itibarınızı ve görünürlüğünüzü sonuç olarak da etkinizi arttırır.
İnanılırlığı en yüsek fikirler 1) o işi daha önceden defalarca ve başarılı bir şekilde yapmış 2) fikirlerini mantıksal bir şekilde sebep-sonuç ilişkisi kurarak anlatabilen kişilerden gelir. —Ray Dalio
Öğrenme Fırsatlarına Açık Olun
Bir işi yaparken, özellikle ilk defa yapacaksanız bu işin başarısızlıkla sonuçlanması yüksek bir ihtimaldir. Ancak burada başarısızlıklara odaklanırsanız kendinize eziyet eder ve öz şefkatten mahrum bırakırsınız. Çoğunlukla bir çok kişi bunlara odaklandığından dolayı, ister istemez yeni riskler almaktan kaçınabilirler. Bunu engellemenin yolu bakış açınızı değiştirip yöneticinizden “öğrenme fırsatları” istemeniz sonrasında da bunu tüm ekiple paylaşmanız olabilir.
Ne yazık ki çoğu zaman öne çıkmanın ve “self-promotion” yapmanın garip karşılandığı Türkiye’de bunları yapmak muhtemelen sizin içindeki bazı zihinsel zorluklara yol açacaktır. Ancak unutmayın, içinizdeki kodlanmış davranış biçimleri ve düşünceler sizi bazen akıntıya karşı yüzüyormuş gibi hissettirmiyorsa bir şeyleri yanlış yapıyor olabilirsiniz.
Çok değerli bir yazı. Elinize sağlık.
Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.