Hiçbir şey yolunda değil ve beni anlamıyorsun!
Liderlerlik Tuzakları: Kontrol altında tutma yanılsaması ve umursayan çalışanı işten soğutmama yolları
İnanılmaz kızgındım. Sürekli zorlaşan şartlara karşı beklentiler bir türlü azalmıyordu. İşten ayrılanlar oluyor, onların işleri üzerime kalıyor ve herkes sanki ortada bir sorun yokmuş gibi hayatına devam ediyordu. Yöneticime gittim, biraz konuşabilir miyiz dedim. Bir odaya geçtik ve ben de başladım şikayet etmeye. Karşımdaki sessizce dinliyordu, ben anlatıyordum. O sessizleştikçe ben daha çok anlatıyordum. Anlatacaklarım bittikten sonra, kısa bir süre durdu ve “Haklısın” dedi. Doğrusu böyle bir tepki alacağımı düşünmüyordum, halbuki benim alıştığım bütün yöneticiler böyle durumlarda sürekli beni yatıştırmaya ve bir sorun olmadığına ikna etmeye çalışırlardı. Şaşkınlığım karşısında sesimi çıkartamadım, ve sonra sanki sıra yöneticime geçmiş gibi bu sefer o şikayet etmeye başladı. Bu sefer ben kendimi onu yatıştırırken buldum. İlk defa bu kadar iyi anlaşıldığımı hissettim ve onun şikayetleri son bulduktan sonra beraber çözüm aramaya koyulduk.
Bu deneyim bana çok önemli bir ders verdi. Bu görüşmeden sonra kendimi ekibimdekilerin yerine koydum ve onların ben buna benzer davrandığımda neler hissedeceklerini düşündüm. Gelin bu sefer bu konuyu biraz daha açarak, çoğu yöneticinin uzak durduğu bu sofistike aracı biraz daha inceleyelim.
Yatıştırmak ⚔️ Empati kurup dinlemek
Çoğu yönetici, sorunları hızlı bir şekilde çözmek ve işin akışını kesintiye uğratmamak için ilk tepkisini "yatıştırmak" olarak gösterir. Bu yaklaşım, çalışanın endişesini geçiştirmeyi ve hızlı bir çözüm sunmayı amaçlar. Ancak, bu durum genellikle yüzeysel bir çözüm olup, temel sorunları ele almaz.
Bir diğer sebep de, yöneticilerin sıkça kendilerini çözüm üretme ve kontrol sağlama pozisyonunda görmeleridir. Çalışanların duygusal ihtiyaçlarını ya da endişelerini görmezden gelmek, problemi "kontrol altında" tutma yanılsamasını yaratır. Yöneticiler genellikle işlerin düzgün yürümesi, hedeflere ulaşılması ve krizlerin yönetilmesi gibi konularda sorumluluk taşır. Bu yüzden, bir problemle karşılaşıldığında ilk tepkileri hemen çözüm üretmek ve kontrolü elinde tutmaktır. Kontrol sağlama ihtiyacı, bazen çalışanların duygusal ihtiyaçlarını ya da endişelerini göz ardı etmeye yol açabilir.
"Kontrol altında tutma yanılsaması" dediğimiz şey, bu yaklaşımın aslında sorunları çözmediği, sadece yüzeyde bir denge sağladığıdır. Yani, çalışan yatıştırıldığı için sorun çözülmüş gibi görünüyor, ama aslında altta yatan daha büyük sorunlar hala orada duruyor. Örneğin, bir çalışan iş yükünden şikayetçi olduğunda, "Her şey kontrol altında, merak etme" yanıtını alabilir. Ancak bu, çalışanın yükünü hafifletmez ya da onun duygusal stresini azaltmaz; sadece anlık bir rahatlama sağlar.
Bu tür bir yönetim yaklaşımı, uzun vadede çalışan memnuniyetini ve verimliliği olumsuz etkileyebilir. Çünkü yüzeysel çözümler genellikle derinlemesine bir anlayış veya kalıcı bir iyileştirme getirmez.
Peki bunun yerine ne yapabiliriz?
Gerçekten Dinlemek
Biliyorum çok bariz bir şey söylüyorum. Ama demek istediğim, aktif olarak dinlemek. Yani, dinlerken ne diyeceğini anlasanız bile meraklı bir şekilde varsayım yapmadan soru sorarak daha iyi anlamak. Anladığınızı karşı tarafa kendi kelimelerinizle tekrar etmek. Mesela diyelim ki bir çalışan yanınıza gelip "Bu proje gerçekten çok zor ve son teslim tarihi yaklaşıyor. Stresliyim ve takım olarak yeterince ilerleyemiyoruz" dedi.
Aktif dinleme yaparken, çalışanın söylediklerine odaklanır ve onu kesmeden söylemek istediklerini tamamlamasına izin verirsiniz. Sonra ona özgün bir soru sorarak derinlemesine anlamaya çalışırsınız, mesela "Projeyle ilgili en zorlandığınız nokta ne?" veya "Takım olarak hangi aşamada takılıp kaldınız?". Bu soruların cevaplarını zaten biliyor olabilirsiniz. Ama bir de karşınızdakinin bakış açısı ve onun kelimeleriyle duymak istediğimiz için bunu tekrar soruyoruz.
Cevaplarını dinledikten sonra, anladığınızı ona teyit ettirirsiniz: "Anladığım kadarıyla, bu proje senin ve takımın için oldukça stresli ve belirli engellerle karşı karşıyasınız. Teslim tarihi yaklaşırken bu durum daha da karmaşıklaşıyor. Doğru mu anladım?".
Bu yaklaşım, çalışana gerçekten dinlendiğini ve anlaşıldığını hissettirir. Ayrıca, problemi daha derinlemesine anlamanıza ve etkili çözüm yolları aramanıza olanak sağlar.
Empati Göstermek
Kendinizi çalışanın yerine koymak, onun duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlamanıza yardımcı olur. Empati, sadece diğer kişinin ne hissettiğini anlamak değil, aynı zamanda onun duygularına ve görüşlerine saygı göstermektir. Empati göstermek, sadece anlayışlı olmakla kalmaz, aynı zamanda daha derin, anlamlı ilişkiler kurmanıza ve çalışanların size daha çok güvenmesine de yardımcı olur. Bu da iş yerinde daha pozitif bir atmosfer yaratmaya katkı sağlar.
Örneğin bir çalışan yanınıza gelip "Bu yeni projenin kapsamını anlamakta zorlanıyorum, biraz kayboldum gibi hissediyorum" dediğinde, ilk olarak onu dikkatlice dinleyip ve anlamaya çalışırsınız. Anlayışlı bir tonla, "Yeni projeler her zaman başlangıçta biraz kafa karıştırıcı olabilir, senin ne hissettiğini anlayabiliyorum" diye cevap vererek başlayabilirsiniz. Hatta belki kendi deneyimlerinizi paylaşarak ona kendini daha az yalnız hissettirebilirsin. "Biliyor musun, ben de yeni projelerde benzer şeyler hissettim. Başlangıçta karmaşık gelebilir, ama zaman içinde parçalar yerine oturuyor" diyebilirsiniz.
Sonra koçluk yapmaya başlarsınız. Koçluk, çözüm yollarını dikte etmek yerine, çalışanın kendi çözümünü bulmasına yardımcı olmaktır. "Peki, bu projenin seni en çok hangi noktada zorladığını düşünüyorsun?" veya "Bu durumu daha iyi hale getirmek için ne gibi adımlar atabileceğimizi birlikte düşünelim" gibi sorular sorarak, çalışanın kendi çözümlerini üretmesine destek olursunuz.
Bu yaklaşım, çalışana hem anlaşıldığını ve desteklendiğini hissettirir, hem de kendi yeteneklerini ve çözüm yollarını keşfetmesine yardımcı olur. Bu da iş yerindeki genel moral ve verimliliği olumlu bir şekilde etkiler.
Eğer empati göstermeyip, onların yaşadıklarını anlamadığınızı hissettirirseniz, hızlı bir şekilde işi çok umursayan birini işten soğutur, kısa bir zaman içerisinde de onu kaybedersiniz. Benim tecrübeme göre bu gibi tartışmaları çoğunlukla "problemleri umursayan" kişilerle yaşarsınız. Yaptığı işi umursayan bir çalışan bulmak, yaptığı işte yetenekli olan birini bulmaktan çok daha zordur.
Sonuç olarak, empati sadece insan ilişkilerini güçlendirmenin bir yolu değil, aynı zamanda iş yerinde daha etkin, motive edilmiş ve sadık bir ekip oluşturmanın anahtarıdır. Empatik bir lider olarak, çalışanlarınızı daha iyi anlayabilir, onlara daha iyi rehberlik edebilir ve onları işe daha çok bağlayabilirsiniz. Yani, empati sadece iyi bir insan olmak için değil, aynı zamanda iyi bir lider olmak için de gereklidir.
Ufak bir hatırlatma!
23 Ekim akşamı yapacağımız canlı ve ücretsiz etkinliğe kayıt olmak için tıklayın!
Sosyal medya, iş hayatı bize sürekli çok çalışmayı ve teknik yetkinliklerin önemini hatırlatıyor. Teknik yetkinliklerin yanı sıra kariyerinizde ilerlemenize katkı sağlayacak en önemli yetkinlerden birisi de Duygusal Zeka. Ancak ne yazık ki bu ne okullarda yeterince öğretiliyor, ne de özel ilgili olmazsanız kariyerinizde karşınıza çıkıyor. Benim için kariyerimi değiştiren, kendimi kalıplara sokmamayı öğreten uyanışlardan birisi olan Duygusal Olgunluk, Duygusal Zeka ve nihayetinde Duygusal Liderlik kavramlarını kendi tecrübelerimle ve yaşadıklarımla anlatacağım. Etkinlik sonunda da bol bol soru cevap yapacağız!