Sadece çok istemek başarmak için yeterli mi?
İnancın yetmediğinde başarmak için neler yapmak gerekli?
Geçenlerde X’de gördüğüm bir paylaşım beni öyle bir tetikledi ki, kendimin farkına vardığımda hararetle upuzun bir zinciri zaten yazmıştım. Daha sonra bu tetiklenmenin sebebini düşündüğümde kendime bir kaç ders çıkarttım ve bunları sizlerle paylaşmak istedim.
Gördüğüm paylaşım “Bir şeyi yeterince istemek” ile ilgiliydi. Özetlemek gerekirse, paylaşan kişinin argümanı, yapmak istediğin bir şey olmuyorsa yeterince istemediğini çünkü yeterince istersen bunu yapabileceğini savunuyordu. Yani ya isteyenin motivasyonu yoktu, ya yeterince çalışmamıştı, ya da basitçe aslında istediğini söyleyip belki de gizli gizli istemiyordu.
Bunu, yıllardır kilo vermek için çabalayan ama bir türlü veremeyen birine ya da gece gündüz çalışıp bir türlü aklındaki fikri hayata geçiremeyen bir girişimciye ya da firmasında bir şeyleri düzeltmeye çalışan ama bir türlü yapamayan bir çalışana hatta ve hatta yıllardır sigarayı bırakmak istediği halde bırakamayan arkadaşınıza sorsanız ne derler? Gerçekten motivasyon eksikliği mi çekiyorlar yoksa başka bir sorun mu var?
Neyi gözden kaçırıyoruz?
Konunun derinine inmek için biraz felsefi bir tartışmayla başlamak istiyorum. Söz veriyorum yazıyı bitirdiğimde nereye varmak istediğim mantıklı olmaya başlayacak. Arkanıza yaslanın ve lütfen aklımdakini anlatmam için bana bir şans tanıyın.
Hepimiz hayatımız boyunca sayısız değişiklikten geçiyoruz, özellikle doğumumuzu ele alırsak sadece 2-3 cm uzunluğunda ufak bir canlıyken, doğumdan kısa bir süre sonra boyumuz uzuyor, vücudumuz değişiyor ve sonrasında konuşmayı öğreniyoruz. Ardından düşüncelerimizi anlamlandırmaya ve kendimizi anlatmaya başlıyoruz. Sonra ilkokul yılları, ardından ortaokul ve lise derken üniversite ve iş hayatı geliyor. Size oluyor mu bilmiyorum ama bazen sanki sayısız farklı hayatlar yaşamışım gibi hissediyorum. Peki bunlardan hangisi aslında benim?
Bu sorunun cevabı biraz da felsefede yatıyor, ancak ben derinine inmeden sorumu başka bir soruyla hatta sorularla pekiştirmek istiyorum. Eğer bir kolumu kaybetsem, ben olmamaya başlar mıydım? Peki ya burnumu? Hatta belki kulağımı? Bunlara hayır dediğinizi duyar gibiyim! Ya da belki de dışarıdaki sesleri sizin seslerinize benzettim! Peki aynı soruyu beynimi kaybetsem aynı ben olabilir miyim diye sorsam? O zaman sanırım cevabınız değişirdi. Peki beynimizin hangi parçası bizi daha çok biz yapıyor sizce? Mesela çok iyi bir aşçı olarak (evet güzel yemek yaparım), yemek yapabilme yeteneğimi kaybedersem hala aynı Mert olur muyum? Ya seslerin şiddeti azaldı ya da dışarıdaki kalabalık dağılıp evlerine gitmeye başladılar o yüzden daha az kişinin evet dediğini duyar gibiyim.
Tamam tamam, sizi işkenceden kurtarıp varmak istediğim noktaya geliyorum: beni ben yapan şeylerin başında yaşadığım ve kazandığım tecrübeler yer alıyor. Bunun dışında, sahip olduğum beden ve onun içindeki dengesi de dolaylı yoldan beni ben yapan parçalardan sadece birisi. Peki şaşırtıcı başka bir şey söyliyeyim; derimin üzerindeki, bağırsaklarımdaki, boğazımdaki ve ağzımın içerisindeki bakteriler de beni ben yapan özellikleri bastırmaya ya da güçlendirmeye devam ediyor! Yani beni ben yapan şeylerin bütününü toparlarsak; yaşadıklarım, yaşayacaklarım (evet kaderci bir bakış açısı gibi duyuluyor, ama bu yazının konusu değil. Düşüncemi merak edenler ve tartışmak isteyenler bana ulaşabilir!), yaşama tarzım ve beslenme tarzım, bedenim ve bedenime gösterdiğim ilgi ve buna bağlı olarak üzerimde varolan mikrobiyom beni ben yapan unsurları ve özellikleri değiştirebiliyor. Peki bunun konumuzla ne alakası var?
Bazen düşüncelerimizi tek bir merkezin yönettiğini düşünüyor olabilirsiniz, ancak bilimsel çalışmalara göre düşüncelerimizi ya da kararlarımızı çok daha karmaşık bir sistemin yönettiğini artık biliyoruz. Özellikle anlık tepkilerimiz, içinde bulunduğumuz ruh hali ve daha da önemlisi vücudumuzun kontrolü her zaman sandığımız gibi beynimize bağlı değil. Örneğin, yorgun bir günün sonunda ne kadar zihinsel çaba sarf ederseniz edin, bedeniniz yeterince dinlenmediyse performansınız düşecektir. Ya da açken, susuzken ya da hasta hissettiğinizde, en iyi düşünme yeteneğinizi sergilemeniz zorlaşır. Vücudumuzun durumu, duygularımız ve düşüncelerimiz birbiriyle bu kadar iç içe geçmişken, bir hedefe ulaşamamanın sebebi sadece 'yeterince istememek' olamaz.
Bunun yanı sıra genel yaşam tarzı da ciddi bir rol oynuyor. Örneğin bağırsaklarımızdaki trilyonlarca mikroorganizma, yani mikrobiyomumuz, sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahip. Beslenmemizden, ruh halimize, hatta karar verme süreçlerimize kadar birçok alanı etkilediği biliniyor. Son yıllarda yapılan çalışmalar, mikrobiyomun duygusal ve bilişsel işlevler üzerinde önemli bir rol oynayabileceğini ortaya koymuştur. Örneğin, belirli bağırsak bakterilerinin eksikliği depresyon ile ilişkilendirilmiş veya bazı bakteri türlerinin belli besinlerle beslenerek ruh halimizi iyileştirebileceğini göstermiştir. Bunun üzerine, mikrobiyom ve duygusal zeka ya da karar verme yetisi gibi konuları ele alan bazı makaleler mevcut.
Bu bilgiler ışığında, 'yeterince istemek' kavramını daha geniş bir bakış açısıyla değerlendirmek mümkün hale geliyor. Belki de başarısızlıklarımızın veya zorluklarımızın arkasında gözle görülmesi zor ancak etkisi büyük olan mikrobiyomumuzun durumu yatıyor olabilir. Bu yüzden, hedeflerimize ulaşma sürecinde, sadece zihinsel motivasyonu değil, vücudumuzun genel durumunu ve mikrobiyomumuzu da göz önünde bulundurmalıyız.
Şimdi o zaman yeniden soralım, gerçekten yeterince istemek kendi başına yeterli olabilir mi?
Bilimin ışığında, HAYIR. Başarılı olmanın yolu, duygusal olgunluk ve iradeden geçer. Hatta bazen bu bile yetmez, çünkü her şey sizin kontrolünüzde olmayabilir. Her şeyin kontrolünüzde olduğunu düşünmek ve buna göre hayatınızı planlamak da ayrı bir sorun ama bugünün konusu değil. Ama kontrol edebildiklerimize bakarsak, yapmamız gereken kendi ihtimallerimizi arttırmaksa; o zaman yapacaklarımız belli. İyi besleneceğiz, iyi dinleneceğiz, öz farkındalığımızı arttırmak için çalışacağız ve son olarak kendimize şefkat göstereceğiz.