Yeni takım liderliği yapmaya başlamış bir arkadaşımla konuşurken bana şöyle dert yandı:
“Ekibimdeki herkes benden karar vermemi bekliyor, önceliklendirmeye çalışıyorum gündemi olmayan rastgele konuşmalardan uzak duruyorum ama yine de yetişemiyorum. Önceliklendirme yaparken daha da acımasız davranmalıyım sanırım”.
Çoğu zaman takım lideri, gündelik koşturmacanın içine öylesine girerler ki en önemli görevlerinden biri olan takım yönetmeyi atlamaya başlarlar. Yeni yöneticiliğe terfi etmiş bir çalışanım da yakın bir zamanda benzer bir şekilde “Her hafta 1:1 görüşme yapacak vaktim olmuyor, oturup düşünmek için bile vaktim yok!” diyerek yoğunluğundan şikayet etmişti.
Peki bu meşguliyet normal mi? Takım lideri ya da yönetici olmak daha fazla sorumluluk demek de, peki daha fazla saatler çalışmayı mı gerektiriyor!?
Size ufak bir sır vereyim; Çoğu kişi verimli iletişim kurmayı ve delegasyon yapmayı aslında bilmiyor.
Ne yazık ki bu işi en çok iletişim ve delegasyon olan yöneticiler ve takım liderleri için de geçerli.
Problem çözücü yönetici: Bay Wolf Sendromu
Eğer Pulp Fiction filmini izlediyseniz, eminim Bay Wolf karakterini de hatırlarsınız. Çoğu ekip lideri kendisini aynı Bay Wolf gibi “sorun çözme” makinesi gibi görerek çalışırlar.
Özellikle ilk defa yönetici rolüne geçen kişilerde Bay Wolf Sendromu çok daha şiddetli görülür. Kendisine sorunla gelen herkesi kendi çözümleriyle karşılar ve onlardan birine ikna edip gönderir. Bunu yaparken de çok harika bir iş başardığını ve süper bir liderlik gösterdiğini düşünür.
Ancak bu yaklaşımın “ufak” bir yan etkisi var. Ekiplerindekiler hızlı çözüm alabildikleri için, artık yöneticimizi adeta bir bankamatik olarak görmeye başlar. Sorunun mu var? Düşünmeye ne gerek var ki!? Hemen takım lideri Bay Wolf’a git, şifreni gir ve sana çözümü nakit versin. Hem ben neden riske gireyim ki? Zaten Bay Wolf yeterince risk alıp her soruna anında çözüm üretiyor!
Üstelik Bay Wolf Sendromu’nun en zayıf noktası darboğaz oluşturmak da değildir. Daha da kötüsü dünyanın parasını verip, saatlerce işe alım mülakatı yaparak yatırım yaptığınız ve o kadar hendek atlattığınız kaynakları da köreltmeye başlarsınız. Madem Wolf, her sorunun çözümüne sahipse neden bu kadar insana ihtiyacımız olsun ki?
Ancak sadece sorun çözmeye odaklanırsanız;
Kendinizi daracık bir tünelde bulur, görüş alanınızı daraltırsınız.
Takımınızı çözüm üretmeye değil, sizden cevap almak için eğitirsiniz.
Çoğunlukla en iyi çözümü siz bulamazsınız.
Stres seviyeniz, vücudunuzdaki kortizol, sürekli artar.
Her yeni takım lideri gibi, kariyerimin başlarında bu hatayı çok yapmış birisi olarak söyleyebilirim ki iş yaşamını adeta bir cehenneme dönüştürmekten başka bir işe yaramayan bir davranış biçimidir bu.
O zaman “Bütün cevaplar bende olmalı aksi halde benim kötü bir yönetici olduğumu düşünür” diye aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum. Sanki her cevap bende olmalıymış gibi yaşamak, ama gerçekte çok az şey bilmek gerçekten yönetmesi çok güç bir durum. Üstelik çözümü sizden daha iyi bilen bir çalışanınız da ekibinizdeyse, bu o kişi için de korkunç yorucu bir durum olmalı.
Deneyim kazandıkça, ekip üyelerinin kendi çözüm ürettikleri sorunları daha iyi sahiplendiklerini ve işlerine daha iyi sahip çıktıklarını fark ettim. Yani aslında benden cevap beklemek yerine, kendi cevaplarını kendileri bulduklarında yaşadıkları motivasyon artışı ve daha da önemlisi işe bağlılık artışı benim hakkımda ne düşündüklerinden çok daha önemli bir hal almaya başladı.
Zamanımı daha iyi yönetmeye, stratejik düşünüp uzun vadeli planlar hazırlamaya ve daha da önemlisi çok daha iyi bir takımı yönetmeye başladım. Şu anda bana bağlı 6 takım, aşağı yukarı 50’ye yakın kişilik bir organizasyon, var ve her hafta birinci seviyeden bana bağlı kişilere en az bir saat ayırabiliyorum, tüm çıktılarını okuyup takip edebiliyorum daha da önemlisi gün içinde en az %30 zamanımı boş tutabiliyorum.
Eğer siz de benim gibi ekibin işini sahiplenmesini önemsiyorsanız ve Bay Wolf Sendromundan kurtulmak istiyorsanız size gelecek bir sonraki problemde karşınızdakine bu üç soruyu sorun;
Ne denedin?
Başka ne denedin?
Senin başarman için sana nasıl yardımcı olabilirim?
Eğer bu üç soruya sürekli ve dirayetli bir biçimde sadık kalırsanız günün sonunda sonuçlarını görmeye başladığınızda emin olun çok şaşıracaksınız. Eğer koçluk hakkında daha fazla bilgi arıyorsanız ve okumadıysanız aşağıdaki yazıdan başlayabilirsiniz.