Yeni liderler için 1:1 toplantı rehberi
1:1 Görüşmelerin anatomisi ve felaket senaryoları hakkında
Yöneticiler için yazdığım yazı sonrası geri bildirim formunu dolduran bir çok kişi ekip arkadaşlarıyla 1:1 görüşme yapma konusunda zorluklar yaşadığını, bu toplantıları nasıl yönetebileceklerine dair soru işaretleri olduklarını ve iyi bir 1:1 görüşmenin neye benzediğini sormuş.
Öncelikle vakit ayırıp formu doldurarak geri bildirim veren herkese çok teşekkür ederim! Sizin yazdıklarınızdan, özellikle yaptığınız eleştirilerden çok şey öğreniyorum ve bunu her hafta yeni yazılarıma yansıtmaya çalışıyorum. Harcadığınız zaman kesinlikle boşa gitmiyor, hepsini tek tek okuyup sonunda hem bu bülteni iyileştirip daha fazla kişiye fayda sağlamaya çalışıyorum hem de amatör bir yazar olarak kendi yazım dilimi ve konuyu ele alış biçimimi geliştiriyorum. Yani eleştirileriniz beni kesinlikle yaptığım işte daha iyi hale getiriyor! Bunun için size teşekkür ederim!
Eğitime indirimli katılmak için kayıt olurken okuyuculara özel “15PReaders” kodunu kullanabilirsiniz! Kayıt olmak için tıklayın!
Şimdi gelelim bu haftanın konusu olan 1:1 görüşmelere. Aslında buna önceki yazılarımdan birinde değinmiştim, ancak anlaşılıyor ki biraz daha derinlemesine incelemekte fayda var. Önceki yazıyı da okumak isteyenler için buraya bırakıyorum.
Türkiye’de yöneticilik kültürünün yurtdışında çalıştığım son 6 yılda değiştiğine eminim, ancak geriye bakarak kendi tecrübelerimi düşündüğümde ne yazık ki Türkiye’deki yöneticilerimle 1:1 görüşmeler yapmadığımı hatırlıyorum. Belki bir kriz olduğunda arada yöneticimle oturup konuşuyorduk, ancak benim kariyerime destek olacak fırsatı ne yazık ki yakalayamamıştık. Bu benim, tecrübeme dayanarak konuşuyorum, yöneticim ile aramdaki ilişkiyi de derinleştirmeme fırsat sağlayamadı.
Aynı firmadaki ekibimde birlikte çalıştığım teknik liderle aramdaki ilişki de bir o kadar harikaydı. Ona gidip her türlü derdimi açık ve filtresiz bir şekilde söyleyebiliyordum. Üstelik başka bir iş aradığımda ondan yardım bile almıştım, bu durum da beni firmadan ayrılmak konusunda kendimi daha da kötü hissettiriyordu hatta bir kaç defa ayrılmama kararı vermeme sebep olmuştu.
Sizi geçmişimde yaşadıklarımla daha fazla sıkmadan asıl konuya geleyim, yani demek istediğim, bence, çok iyi bir 1:1 görüşmenin asıl sırrı ekibinizdekilerle nasıl bir ilişki kurduğunuz. Bunun için Silikon Vadisi’nin en kutsal kitaplarından biri kabul edilen “Radical Candor” kitabını ve bana öğrettilerinden bahsedeceğim.
“Candor” kelimesi Türkçe “samimiyet, içtenlik” anlamına geliyor. Kitap bize net bir şekilde içindekileri söylemenin, yani samimi olabilmenin, yolunun karşındakini umursadığını, değer verdiğini göstermekten geçtiğini savunuyor. Bunu yaparken de basit bir anlatımla 4 farklı iletişim tipine odaklanıyor.
Kim Scott kitabındaki bu 4 farklı iletişim tipini iki eksende inceliyor. Yatay eksende direkt olarak karşındakini sınama, dikey eksende ise önemseme değeri bulunuyor.
Yukarıdaki grafiği anlamaya çalışırsak aşağıdaki gibi yorumlanabilir.
Karşınızdakine değer veriyor ama onları direkt olarak sınamıyorsanız “Ruinous Empathy”, yani "zarar verici empati”,
Hiç önemsemiyor ve direkt olarak sınamıyorsanız, “Manipulative Insincerity” yani “Manipülatif içtensizlik”,
Hiç önemsemiyor ama direkt olarak onları sınıyorsanız “Obnoxiuous Aggression” yani “Çirkin Saldırgan”,
Son olarak, hem önemsiyorsanız hem de onları direkt bir şekilde sınıyorsanız “Radical Candor”
Gelin bir örnek üzerinden inceleyelim.
Diyelim ki ofisteki arkadaşlarınızla kalabalık bir öğle yemeğindesiniz, karşınızdaki iş arkadaşınız içinde ıspanak olan bir yemeği söyledi. Yemeği yerken iş arkadaşınızın dişinde ıspanak olduğunu fark ettiniz. Ama o kadar kocaman ki, bilinçli bir şekilde çabalamadığı sürece bundan kurtulması mümkün değil gibi duruyor. Ne yaparsınız? Radical Candor grafiğindeki davranış biçimlerine göre farklı yapılacak şeyleri yerleştirmeye çalışalım;
Radical Candor; Hemen bir bahane bulur, arkadaşınızın yanına gider ve kulağına “Kusura bakma ama bir şey söylemem lazım, dişinde kocaman bir ıspanak var ve çok kötü görünüyor. Bende olsa birisinin bana söylemesini isterdim. Tuvalete gidip dişini temizlemek isteyebilirsin.” diyebilirsiniz. Bunu derken karşınızdakini umursadığınızı, onun kendini kötü göstermesini istemediğinizi ve daha da önemlisi sorununu nasıl çözeceğini direkt bir şekilde söylediniz. Sizce arkadaşınız nasıl hissetti?
Obnoxiuous Aggression; Dişindekini fark ettiğinizde masada yüksek bir sesle “ŞUNA BAKIN DİŞİNDE KOCAMAN YEŞİL BİR ŞEY VAR AHAHAHA DİŞ FIRÇASI OLAN VAR MI!?” diye bağırırken arkadaşınızı gösterebilirsiniz. Arkadaşınız için harika bir deneyim olmasa da sorununu öğrenebildiği için sorunu çözüyor. Ancak aranızdaki ilişkiyi kötüye götürürken belki de o kişi için günü rezil etmiş olabilirsiniz.
Ruinous Empathy; Dişindekini fark ettiğinizde kendi kendinize “Ya dişindeki kocaman şeyi söylesem mi? Ama söylersem onu üzebilirim. Neyse ya o kendisi farkına varır” diye düşünerek hiç sesinizi çıkartmadığınızı düşünün. Bu durumda sorunu çözmediğiniz gibi arkadaşınızı da dışarıdan gelecek farklı “Obnoxiuous Agression” tavırlarına karşı açık bir şekilde bıraktınız. Yani bence en kötüsü bu, çünkü önemsediğiniz birisinin sorununu çözme fırsatını kaçırmasına sebep oldunuz. Arkadaşınız bunu fark etmedi ve tüm öğleden sonra toplantılara katıldı. Akşam ofisten çıkarken bir şekilde farkına vardı ve sizce ne düşündü?
Manipulative Insincerity; Dişindekini fark ettiğinizde yanınızdaki arkadaşınıza döndünüz ve onun kulağına “Şuna bak ya dişinde kocaman bir ıspanak var, işte ben bu yüzden öğle yemeklerinde ne yediğime dikkat ediyorum sürekli dişimle kontrol ediyorum. Ne yani ıspanak yiyip dişiyle kontrol de mi etmiyor?” dediniz.
Şimdi bu noktada geçtiğiniz haftayı düşünün. Siz iş hayatınızda hangisisiniz? Eminim çoğu zaman farklı kişiler arasında bu spektrumda farklı geçişler yapıyorsunuzdur. Sizin bu geçişleri yapmanızı ne sağlıyor? Neden bir kişiyle ilişkinizde Obnoxuous Agression olurken diğerine karşı Radical Candor’sunuz?
Bu tamamen karşılıklı ilişkilerinizle alakalı bir durum. Eğer ekibinizdeki herkesle bir şekilde “Radical Candor” olamıyorsanız bir şeyleri sorgulamanın zamanı gelmiş olabilir! Bu örnekte bir çok kişinin Radical Candor davranacağını düşündüğüm için iş hayatından başka bir senaryo ile ilerleyeceğim:
Ekibinizdeki ürün yöneticiniz tüm firmanın katıldığı bir etkinlikte sizin projenizin sunumunu yapmak için gönüllü oldu. Sunum günü geldi. Tüm firma toplandınız ve arkadaşınızın sunumunu dinliyorsunuz. Sunum sırasında arkadaşınızın adeta fırtına gibi kelimeleri peşi sıra söylediğini ve normalden çok hızlı konuştuğunu fark ettiniz. Ne yaparsınız? Ben onun bir akranı olarak ne yaptığımı söyliyeyim, belki siz de yorumlara kendi bakış açınızı eklemek istersiniz.
Sunum bittikten sonra kısa bir soluklanma zamanı bırakıp kendisine slack üzerinden ulaştım ve müsait bir zamanda ona sunum hakkında geribildirim vermek istediğimi söyledim. Hemen dönüş yaptı ve hızlı bir görüşme yaptık. Görüşme şöyle gelişti.
— Sunumdan hemen sonra böyle seni sıkıştırmak istemezdim, hala geri bildirim almak için açık mısın? Biraz rahatlayıp dinlenmek istersen sonra da konuşabiliriz.
— Ne düşündüğünü merak ediyorum, duymak çok iyi olur.
— Peki. Bence sunumun içeriği ve slaytlar çok güzel tasarlanmıştı. Ama sunumu bir çırpıda o kadar hızlı bitirdin ki bir çok kişi o slayttaki görsel ne anlatıyor tam olarak düşünme fırsatı bulamadan diğerine geçti. Bence böyle yapman özenerek hazırladığın slaytların yaratacağı etkiyi ciddi anlamda düşürdü. Projeyi çok iyi bilen birisi olarak ben bile bazen yakalamakta zorluk çektim. Belki cümle aralarında 1-2 saniyelik boşluklar verebilirdin, böylece hem kendini dinlendirirdin hem de insanların seni yakalaması ve slaytları anlaması için zaman kazandırabilirdin.
— Haklısın, ben de biraz onu fark ettim ama zamanı yönetemeyeceğim diye çok korktuğum için biraz telaş yaptım sanırım.
— Benim de başıma çok geliyor bu, istersen bir sonraki sunumdan önce seninle birlikte bir prova yaparız böylece hem heyecanı üzerinden atarsın hem de yetiştirip yetiştiremeyeceğini gerçekten deneyimlemiş olursun.
— Güzel fikir teşekkürler, hatta belki tüm takıma sunumu yaparım böylece onları da dahil etmiş olurum. Hem onlar da bu sunumu büyük toplantıdan önce görmüş olurlar.
— Harika fikir!
Tabii bu konuşmayı hiç görüşmediğim ve ilişkim olmayan birisine karşı bu şekilde yapamazdım. Bunun gibi geri bildirimleri yüz yüze vermek için önce iyi bir ilişki kurmanız gerekiyor.
Ekibinize onları önemsediğinizi göstermek
Bunun için yapılacak bir çok şey var, bu tamamen sizin karakterinize ve güçlü yanlarınıza kalmış. Ancak etkili 1:1 görüşmeler yapmak için biraz altyapı çalışmasına ihtiyacınız var. Başlangıç olarak temel bazı prensipleri tartışarak başlayalım, ancak unutmayın sadece yöneticileri değil aynı zamanda ekipteki teknik liderleri de ilgilendiren prensipler bunlar.
Ekibinizin hayatını takip edin. Onlara sadece firma için çalışan “kaynak” değil, ekibinizin başarısı için en önemli kişi gibi davranın. Eskiden “İşe gelirken kişisel hayatını ve sorunlarını bir kenara bırak” denirdi, ancak bunun mümkün olmadığını çok iyi biliyoruz. Bir lider olarak, eğer karşınızdaki anlatmak isterse dinleyin. İş ile ilgili olmasa da bu sorunun çözümü için nasıl yardımcı olabileceğinizi düşünün. Partneriyle sorunlar mı yaşıyor? Bir iki günlük izne çıkıp kafasını toplamasına yardım edebilir misiniz? Ya da evinde sorunlar mı var? Sessiz bir dinleyici olarak sorununu dinleyebilir misin? Akıl sağlığı ile ilgili sorunları mı var? Firmanızın psikoterapi masraflarını karşılaması için çaba harcayabilir misiniz?
Uzaktan çalışıyorsanız, arada iletişim kurduğunuz araç üzerinden nasılsın her şey yolunda mı diye hal hatır sorun. Özellikle ofisten çalışmaya alışkınsanız, uzaktan çalışmaya geçtiğinizde bu tarz şeyler çok kolay atlanabiliyor. Bu yüzden fazlaca hassas olmanızın size hiç bir zararı olmaz.
Gördüğünüz bir sorun varsa bir sonraki 1:1 görüşmesini beklemeyin. Hemen söyleyin. Çözebiliyorsanız çözün, ama uzun sürecekse 1:1 görüşmelerinize taşımayı ve derinlemesine tartışmayı önerin.
Bir başarı sağladığında hemen herkesin önünde tebrik edin. Ama yaptığı hatalarını gizlice ona hemen söyleyin.
İlgi alanlarını dinleyin ve ortak ilgi alanlarınızı keşfetmeye çalışın. İş dışında vakit geçirmekten çekinmeyin.
Ekibinizle iş konuşmanın dışında vakit geçirebileceğiniz görüşmeler planlayın ve bunu günlük rutinlere ekleyin. Örneğin ofisteyseniz öğle yemeklerini beraber yemek, haftalık fika1 buluşmaları ya da belli günler beraber spor yapmak gibi.
1:1 görüşmeleri sık ve düzenli yapın. Google’ın yaptığı araştırmaya göre sıklıkla 1:1 yapan yöneticilerin ekiplerinin performansının arttığı görünüyor. Bence en güzel sıklık haftada en az 1 defa 30-60 dakika arasında buluşmak.
1:1 görüşmelerinizi sakın iptal etmeyin ve asla geç kalmayın. Eğer çok zorundaysanız başka bir güne alın. Ama yoğunluğunuzu bahane ederek sakın haftayı atlamayın.
1:1 görüşmelerde ne konuşacağım?
Ben genellikle bu görüşmelerin gündemini karşı tarafın belirlemesini bekliyorum. Bunun için toplantı gündemiyle ilgili bir dosya yaratıp bunu paylaşıyorum. Her hafta, o hafta içinde yaşanan ve konuşmak istediklerini bu dokümana yazmalarını istiyorum. Eğer benim konuşmak istediğim bir şey varsa da bunu oraya ekliyorum. Böylece görüşmeden önce bakıp hazırlanma şansımız oluyor. Ancak bazen karşımdaki hazırlanmadan gelirse diye elimde hazırda beklettiğim sorular olmuyor değil. Bunları aşağıdaki gibi ikiye ayırarak sınıflandırıyorum;
Eğer ilk defa görüşüyorsam ya da işe yeni başladıysa;
Bana biraz kendinden bahseder misin?; Neden yazılımcılığı seçtin? Seni en çok ne motive etti? Yazılımcılık kariyerinden önce neler yapıyordun?
Kişisel hayatın ve profesyonel hayatın için başarmak istediğin hırsların neler?
Seni en çok ne demotive ediyor?
Senin gözünde iyi bir lider/yönetici nasıl olmalı?
Benden beklentilerin nedir? Sana en iyi şekilde nasıl yardımcı olabilirim?
Senin için iyi bir çalışma ortamı nedir?
(Eğer ben işe yeni başladıysam) Senin için firmada düzeltilmesi gereken en önemli sorun nedir?
1:1 görüşmeler seni tanımam ve yardımcı olmam için çok önemli, bu görüşmeleri en faydalı hale getirmek için sence nasıl yapmalıyız?
Zaten düzenli olarak 1:1 yapıyorsak;
Nasılsın? Haftan nasıl geçiyor?
Bugün ne hakkında konuşmak istersin?
Eğer bugün ayrılmak istesen, neden ayrılırdın?
Firmanın vizyonunu/yeni stratejisini nasıl buluyorsun?
Sence ekibin çalışmaları nasıl gidiyor? — Burada proje, ürün hakkında geribildirim alabilirsiniz.
Bana vermek istediğin bir geri bildirim var mı?
Tabii bu paylaştığım sorular çok kesin ve net görülebilir. Ancak görüşmelerde sanki bir röportaj yapar gibi soru sormamalısınız. Yapmanız gereken doğal bir konuşma içerisindeyken karşınızdakini dinlemek. Unutmayın eğer 1:1 sırasında siz karşınızdakinden daha çok konuşuyorsanız bir şeyi yanlış yapıyor olabilirsiniz. Ya da henüz karşınızdakiyle iyi bir ilişki kuramamış olabilirsiniz.
Beni yanlış anlamayın, her 1:1 görüşme harika geçecek diye bir şey yok. Bazen sizi duygusal olarak ciddi anlamda yorabileceği gibi aynı zamanda bazen derin sessizlikler de olabilir. Gelin farklı bir kaç senaryoyu inceleyelim;
İçini dökme görüşmesi; Benim en sevdiğim 1:1 senaryosu. Karşınızdaki şirkete, takımdan birine, ürün yöneticisine, bir direktöre ya da size çok kızmış ve size durmadan şikayette bulunuyor. Bu biriyle gelebileceğiniz en samimi durum. Ancak bu durumu çok iyi yönetmeniz lazım. Genelde az tecrübeli liderlerin yaptığı hata burada başkasını suçlayarak durumu kurtarmaya çalışmak ya da her problemi o toplantıda çözerek bir süper kahraman olmaya çalışmak. Bunun yerine bu gibi durumlarda karşı tarafı çok iyi anladığınızdan emin olmanız ve hiçbir varsayımda bulunmamanız lazım. Eğer bir görüşmede birisi size “Ekipteki kimse yeterince çalışmıyor” diyorsa ona sorun; “Seni ne böyle düşündürüyor?”, “Daha iyi anlamam için bir örnek verebilir misin?”. Ya da bir gün çalışanınız size “Firma bizi hiç iyi anlamıyor” diyerek şikayette bulunabilir, firmanın sizi de anlamadığını düşünüyor olabilirsiniz. Ama sizin göreviniz bir anda gıybet yapmaya başlamak değil aksine karşınızdakinden elle tutulur deliller toplamak. Bu yüzden sorular sorarak daha iyi anlamaya çalışmalısınız. Bu fikrinizi beyan etmemeniz anlamına gelmiyor, ama sakın bir taraf gibi davranarak karşınızdakiyle bir birlik ya da ona karşı olmayın. Sizin göreviniz bu değil çünkü. Bu tarz görüşmeleri sevmemin sebebi, 1) karşımdakinin bana güvendiği sinyalini almaya başlamam 2) açıkça problemleri konuştukça yardımcı olabilme fırsatını yakalamam. Yani bu görüşmeleri iyi kullanırsanız uzun vadede hem sizin, hem ekibinizin hem de firmanızın yararına büyük fırsatlar yakalayabilirsiniz. Bu yüzden taraf olarak, karşınızdakini sorun olmadığına ikna etmeye çalışarak bunu berbat etmeyin. Benim bu senaryodaki son kişisel önerim en kolay çözebileceğinizi düşündüğünüz ve kontrolü sizde olan konulara ilk başta odaklanmanız. Böylece karşınızdakinin size olan güvenini arttırma konusundaki ihtimalinizi arttırabilirsiniz. Geri kalanları da, “benim kontrolümde olanlar” ve “yöneticimden yardım almam gerekenler” diye sınıflandırarak üzerinde çalışabilirsiniz.
Durum raporu görüşmesi; Bazı zamanlar 1:1 görüşmelerde karşınızdaki bir anda size o hafta ne yaptığını anlatmaya başlayabilir. Unutmayın bu görüşmenin amacı karşınızdakinin ne iş yaptığını anlamak değil. Onun için stand-up’lar var, task management araçları var, github pull-request’leri var. Bu görüşmenin amacı karşınızdakine yardım etmek, geri bildirim vermek ve onların kariyerlerine katkıda bulunmak. Bu yüzden bu durumu kontrol altına almanız önemli olabilir. Bu senaryo ile karşılaşmanız her şeyin iyi gittiğine de işaret ediyor olabileceği gibi diğer taraftan da karşınızdakinin sizden ne beklediğini anlamadığı anlamına da geliyor olabilir. Bu durumu kontrol altına alırken bunu karşınızdakine güzel bir şekilde anlatmanız gerekli. Ben bunu genelde tartışmanın doğallığını koruması için dolaylı yoldan yapmayı tercih ediyorum. Bu durumda karşılaştığınızda aklınızdaki acil durum sorularını kullanabilirsiniz. Bunu yapmak içinse verdiği durum raporunu iyi dinleyip kelime aralarından sorular çıkartarak konuşmayı döndürebilirsiniz. Mesela spesifik olarak yaptığı ya da yapamadığı şeylerden teknik olarak ne kadar zorlandığını sorabilirsiniz, ya da bir başkasıyla yaşadığı bir konuşmayı anlatırken ilişki kurmakta ne kadar başarılı olup olmadığını anlamak için sorular sorabilirsiniz. Günün sonunda direkt olmasa da bu zamanı sizden geri bildirim alarak nasıl daha faydalı bir hale getirebileceğine ikna etmenizde fayda var.
Firmadan kopuş görüşmeleri; Bazen karşınızdakinin firmadan yavaş yavaş ayrılmayı aklına koyduğunu fark edebilirsiniz. Bu durum genelde kendini umursamazlık, heyecansızlık ya da aşırı kızgınlık olarak gösterebilir. Öncelikle bu durumu gözlemlerken biraz iç güdülerinize ve tecrübenize güvenmenizde fayda var. Eğer bunu hissederseniz, bence, bu konuşmayı bir iç dökmeye dönüştürmek iyi bir fikir olabilir. Bunun için çoğu zaman yapmanız gereken susup karşı tarafı dinlemek ve içini dökmesine izin vermek. Böylece duygusal kısmı atlatıp, mantıksal tarafla konuşmaya başlayabilirsiniz. Bunu yaparken de durumun ciddiyetine göre pozitif şeylere odaklanmayı deneyebilir, kendinize karşınızdakini ikna etmek için aksiyonlar çıkartmaya çalışabilir ve çözüm üretmeyi deneyebilirsiniz. Ama unutmayın, her zaman herkesin fikrini değiştiremezsiniz ve herkesi kurtaramazsınız. Çalışanınızın işten ayrılması dünyanın sonu değil ya da üstesinden gelemeyeceğiniz bir başarısızlık da değil. Hatta her zaman sizin hatanız da olmayabilir. Önemli olan sürekli ilişkileri güçlü ve samimi hale getirmeye getirmeye çalışmak olmalı.
Sessiz görüşmeler; Bunlar benim en sevmediğim ve en çok zorlandığım görüşmeler. Bu görüşmelerde karşınızdaki sizinle ne konuşacağını bilmiyor olabilir, sizi umursamıyor olabilir, sizinle bir şey konuşmak istemiyor olabilir. Bu gibi durumlarda konuyu açarak ona nasıl yardım edebileceğinizi keşfetmeniz gerekli. Bu gibi durumlarla karşılaştığımda yaptığım şey genellikle ortak bir payda bulmaya çalışmak oluyor. Küresel ısınma, enerji krizi, spor, yazılımcılık, filmler, diziler her şey olabilir. Bunu anlamak biraz sizin kişisel iletişim becerilerinizle de alakalı. Doğrusu yöneticilik yapmaya başlamadan önce asla havadan sudan konuşmayı beceremezdim. Ancak İstanbul taksicileri ve berberleri üzerinde uzun süre çalışarak bu konuda kendimi geliştirmeyi başardım 😅 Herkese tavsiye ederim! Ehem, konuya dönelim. Sessiz görüşmelerle ilk defa karşılaştıktan sonra 1:1’lerde bir süre iş hakkında konuşmamaya hazırlayın kendinizi, karşınızdaki mental olarak hazır olmaya başladığında sizinle bir şeyler paylaşmaya başlayacaktır. Eğer bu durum 3-4 görüşmeden uzun sürüyorsa taktik değiştirmeyi düşünebilirsiniz. Fakat karşınızdakinin performansını iyi görüyorsanız, topladığınız geri bildirimler de iyiyse belki de bu görüşmelerin böyle ilerlemesi daha sağlıklı bile olabilir 🤷♂️
Bu yazıda sizlere anlatmak istediğim iki önemli başlık vardı, umarım bunları aktarmakta başarılı olmuşumdur. Özetlemem gerekirse,
Her zaman Radical Candor olmaya çalışın. Bunun için çalışma arkadaşlarınızı umursadığınızı onlara gösterin.
Ekibinizi dinleyin. Dinleyin. Dinleyin. Soru sormaktan çok siz bir şeyler anlatıyorsanız bu sözümü hatırlayın. Belki gerçekten anlatmanız gerekiyor olabilir, fakat bir öz kontrol yapmakta fayda da olabilir.
Bu noktaya kadar sizin merakınızı canlı tutabildiysem yaklaşık 10 dakikadır bu yazıyı okuyorsunuz demektir. Biraz uzun mu oldu ne? Ama 1:1 görüşmeler konusu herkesin çok zorladığı bir konu ve derinlemesine anlatmanın önemli olduğunu düşündüğüm için sizlere tam 2650 kelimede anlatmaya çalıştım. Fakat eminim bununla ilgili bir kitabın yarısını doldurabilirim. Bu yüzden şimdilik burada kesiyor ve geri kalanını gelecek haftalara bırakıyorum.
Fika: İsveççe kahve anlamına geliyor. İsveç kültüründe rahatlamak ve sohbet etmek için yapılan buluşmalara da fika deniyor. Firma içinde uygulaması da her hafta ekibin fika saatinde 30 dakikalık bir buluşma yapılıyor, iş konuşmak yasak ve her hafta bir kişi kekleri alıyor.